Yunusların hayatını kurtarıyoruz

(Yazan: Araş.Gör. Mesut Aytekin, “Yunus Acilİstanbul Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Dergisi, Sayı:7, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Yıl:2011, s:30-39)


Yazının yer aldığı dergiyi okumak için tıklayın

İÜ Su Ürünleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayhan Dede, 1993’ten bu yana yaralı yunuslar üzerinde çalışıyor. Çeşitli nedenlerle yaralanan yunuslara, meslektaşları ile birlikte yardım eden Yard. Doç. Dr. Dede, “Roder” adlı yunus için gerçekleştirdikleri operasyon hakkında bilgi verdi.


İstanbul’da Haydarpaşa açıklarında bir balıkçının bulduğu “Roder” adı verilen yaralı yunusa, İÜ Su Ürünleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayhan Dede’nin yanı sıra İÜ Su Ürünleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Araş. Gör. Mehmet Arda Tonay, İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Öğrencileri Veteriner Hekim Erdem Danyer ile Işıl Aytemiz ve İÜ Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Araş. Gör. Dr. Lora Koenhemsi’den oluşan ekip tarafından müdahale yapıldı. Operasyonu yöneten Yard. Doç. Dr. Ayhan Dede, yaralı yunusu ve neler yaptıklarını anlattı.


Yunus ile ilgili bilgi size nasıl ulaştı?


Yunusu bulan balıkçı arkadaşımız Maz­lum, Su Ürünleri Kontrol Müdürlüğü’ne haber vermiş. Müdürlük de fakültemizi bilgilendirmiş. Bilgiyi alır almaz hareke­te geçtik ve olay yerine gittik. Yunus, Kalamış Marina’da, Su Ürünleri Kontrol Müdürlüğü’nün teknesinin bulunduğu yer­deydi. Müdahale orada gerçekleştirildi.


Yunus nasıl yaralanmış?


Hayvan bir paraketa takımına takılmış­tı. Bu aslında güncel bir sorun. Denizin altında çok fazla miktarda çöp ile birlik­te balıkçı takımları da var. Bunlar kesilip bırakılan ya da dip ortamına takılıp kalan olta, paraketa takımları, ağ donanımları, büyük gırgır ağ parçaları veya trol ola­biliyor. Son zamanlarda bu sorunla ilgili olarak “hayalet ağlar” konulu bilimsel makaleler üretilmeye başlandı; çünkü bu “hayalet ağlar” avcılık yapıyor. Fakülte­mizde de bu konuda çalışma yapan arka­daşlarımız var.


Böyle su altında kalmış, aktif olmayan bir paraketa takımı yunusa takılmıştı. Yaklaşık 20-30 metre uzunluğunda, ucunda kanca­lar bulunan bir paraketa takımıydı bu. Yu­nus bir şekilde kuyruğundan yakalanıyor. Misina kuvvetli bir donanım olduğu için etini kesiyor ve kuyruğun içine gömülüyor. Orada oluşan yara hayvanın hareketini kı­sıtlıyor. Yunus paraketa takımını arkasın­dan çekerek hareket etmeye çalışıyor ama sığlıklara geldiğinde, dip ortamına takıldık­ça yarayı daha da büyütüyor.


Normalde vahşi yunusa yaklaşamazsınız, dokunamazsınız, sizden uzaklaşır. Fakat bu hayvan kaçamıyor. Balıkçı bir gariplik oldu­ğunu fark edip yaklaşıyor, yaralandığını gö­rüyor, yunusu teknesine alıyor. Daha sonra yarayı misinalardan özenle temizliyor.


Olay yerine gittiğimizde kuyruktaki ya­ralarla karşılaştık. Veteriner arkadaşları­mız bu yaralara müdahale etti. Kırık yok; kırık olsa durum çok ciddi olabilirdi. Ya­ralar derin ama ölümcül değil. Yunusa antibiyotik ve vitamin takviyesi yaptık. İlaçlarla kısa zamanda (yunuslar bağışıklık sistemleri kuvvetli hayvanlar olduğundan) iyileştirmeyi başardık. Sonra hareketlerini gözledik.


Çalışma kaç saat sürdü?


Balıkçının yunusu buluşu sabah erken saatlerdeydi. Yunusa ulaşana kadar, telefon aracılığıyla yunusun başında bulunan kişi­lere yapılması gerekenler anlatıldı. Bizim müdahalelerimiz öğleden sonra gerçekleşti. Akşamüstü, gün batımına yakın hayvanı tekrar doğaya saldık.


Yaralı yunusun özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz?


Genç ve dişi bir Afalina türü olan yaralı yunus iki yaşlarında. Boyu yaklaşık yüz yet­miş cm idi. Bu hayvan muhtemelen boğaz­daki gruptandır. Çünkü balıkçı arkadaşımız onu Haydarpaşa açıklarında görüyor. O bölge, boğazdaki Afalina gruplarının de­vamlı kullandıkları bir bölgedir.


Bu çalışmaları ne zamandan beri yapıyorsunuz?


İÜ Su Ürünleri Fakültesi’nde 1993 yı­lından beri bu çalışmaları yapıyoruz. Tür­kiye genelinde bu çalışmaları yürütmeye çalıştık. Bir tek biz vardık. Balıkçılar da bir tek bize ulaşabiliyordu. Gittiğimiz yerlerde, böyle bir olay olduğunda bize haber verin diyoruz. Bu, “karaya vuran yunuslarla ilgi­li bilgi ağı” olarak bilinir. Bu bilgi ağının temellerini balıkçılar, sahil güvenlik, deniz polisi yani denizle ilgili çalışan kişiler oluş­turur. Daha çok balıkçılarla iletişim kurarak bu ağın temellerini attık.


Operasyonda kaç kişi görev aldı?


Ben ve Araş. Gör. Dr. Arda Tonay ile birlikte iki veteriner hekim arkadaşımız, bir de gönüllü veteriner arkadaşımız görev aldı. Çekirdek ekip olarak dört kişiydik. Su Ürünleri Müdürlüğü’nden, AKUT’tan, ma­rinadan yardımcı olan arkadaşlar da vardı.


Bu yunusun önemini nasıl açıklarsınız?


Çok genç dişi bir yunustu. Dişiler, yavru verdikleri için çok değerli. Dişi yunus 11 ay gebelikten sonra bir yavru doğurabiliyor. Çok ender ikiz doğumlar da var. Onu kay­bedersek bir yavruyu da kaybetmiş oluruz.


Bu tür olaylarla ilgili geleceğe yönelik planlarınız neler?


Doktora çalışmam da Marmara Deni­zi’ndeki “Afalina” ve “Tırtak” türlerinin kaç tane olduğuna dairdi. Halen bunların yaşam alanları, türleri, habitatları, tehdit faktörleri, balıkçılıkla olan ilişkileri üzerine çalışmalar yapıyoruz.


Bu tür vakalara daha iyi müdahale ede­bilmek için bir proje hazırlığı içindeyiz. BAP ya da TÜBİTAK desteği olabilir. Çünkü bazı ekipman ve ilaçlara ihtiyaç du­yuyoruz. Onları karşılayan bir proje olacak. Onun dışında halen Karadeniz kıyısının, Trakya ve Şile-Ağva sahillerinin ayda bir taramasını yapıyoruz.


Yaralanan yunus, İstanbul Boğazı’nda sık görülen bir tür mü?


Evet. Bizim bir deniz memelileri zenginliğimiz söz konusu. Türkiye denizlerinde toplam on bir tür deniz memelisi var. Bunun iki tanesi büyük balina türüdür: Kaşalot Balinası ve Uzun Balina. Literatürde dört metreden küçük olanlar yunus (= dolphin) olarak adlandırılıyor. İstanbul Boğazı’nda bu on bir türün üç tanesini görebiliriz. En büyüğü Afalina. Bu olaydaki hayvan bir Afalina (Tursiops truncatus). Afalina en büyük türümüzdür. Boyu üç metreyi geçebiliyor. Onun dışında bir de Tırtak (Delphinus delphis)  ve Mutur (Phocoena phocoena) var. Afalina ile Mutur daha çok kıyısal bölgeleri, Tırtak ise açık deniz bölgelerini meslek tutar. Periyodik gözlemlerimizde bu hayvanları Boğaz’da sık sık görüyoruz.


TUZLU DENIZ SUYU IYILEŞMESINE YARDIM EDECEK


Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Kocaeli İl Gıda Kontrol Laboratuvarı Müdürlüğü’nde görev yapan Veteriner Hekim Erdem Danyer, İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda doktora yapıyor. Erdem Danyer, operasyon sürecini anlattı:


İlk önce yarasını temizledik. Ölü doku parçalarını ve yabancı maddeleri uzaklaştırdık. Tepkilerini ölçmek için marinanın ıssız bir köşesinde ağla yapay bir havuz yaptık. Yunusu taşırken teknede uzun etkili antibiyotik ve vitamin desteği sağladık. Yunusu havuza saldık. 10 dakika içinde de dalışlar yapmaya başladı. Bir süre sonra derin dalışlarla ağı zorladı. Gün batarken AKUT’un sağladığı sedye bot ve DAK/SAR yardımıyla boğaz ayrım şamandırasına gittik. Açık denizi hemen fark eden Roder’i daha fazla bekletmemek için hemen kendisini ait olduğu yere bıraktık. Roder bizi yanıltmadı ve arkadaşlarının olduğu yöne doğru arkasına bakmadan uzaklaştı. Tuzlu su gibi bir dezenfektan içinde bulunduğundan hızlı bir şekilde iyileşeceğini düşünüyoruz.


Türkiye’nin her yerinde, ulaşabildiğimiz kadar deniz memelileriyle ilgili her karaya vurma olayına koşmaya çalışıyoruz. İÜ Su Ürünleri Fakültesi’nin Marmara ve Karadeniz kıyılarında uzun süredir kıyı tarama çalışmaları olduğu için insanlar buralarda bizi tanıyor ve Su Ürünleri Fakültesi’ne ihbarlar geliyor. İstanbul Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İl Müdürlüğü bu çalışmalarımızda bize çok destek oluyor.


BİLGİ AĞIMIZ HER GEÇEN GÜN GENİŞLİYOR


İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Patoloji Ana Bilim Dalı Doktora öğrencisi Işıl Aytemiz, operasyon sürecini şu şekilde anlattı;


Hocalarımızın daha önceki çalışmaları sonucu oluşan ve hala genişleyen bilgi ağımız böyle yaralı hayvanlardan ve karaya vurma vakalarından kısa sürede haberdar olmamızı sağlıyor. Bu bildirimleri yapan duyarlı insanlar, biz olay yerine ulaşana kadar hayvanın durumunu koruması ve hayatta kalma şansının artması için ellerinden geldiğince yardımcı oluyor. Bu olayda da yapılması gereken sedyeyi tarif ettik, ulaştığımızda yunus sedyesinde dinleniyordu. Sedye, hem daha fazla yorulması engellendi hem de onu sabitleyerek müdahaleyi kolaylaştırdı.


Sakin bir hayvan olması müdahale etmemizi ve gözlemlememizi kolaylaştırdı. Dinlenmesini sağladığımız yunusun ilerleyen saatlerde yüzgecini daha rahat hareket ettirdiğini gördük. Marinada hazırlanan bölüme alındığında rahat yüzmesi ve dalışlar yapması verdiği en önemli yanıtlardı. Operasyon yaklaşık 12 saat sürdü. Yunusların hassas derileri çok ince ve altında yumuşak bir yağ tabakası var. Dolayısıyla yaranın tamamen iyileşmesi uzun bir süreç. Ancak gözlemlerimiz sonucunda, kısa sürede normal hayatına döneceğini düşünüyoruz.


Özellikle deniz memelileri üzerine çalışıyoruz. Ülkemizde bu canlıların korunması için acil durumlarda müdahale ve ölüm sonrası incelemelerin yapılması çok önemli.


YUNUS KURTARMA


Yrd. Doç. Dr. Ayhan Dede: “Siz de yaralı veya ölü yunus görürseniz bize haber verin. Böylelikle bu eşsiz hayvanları bilimsel araştırma ve koruma çalışmalarına katkıda bulunun.” diyor.


Tel: 0 212 / 455 57 00 (16434)
Tel: 
0 216 / 424 07 72